Portakal, oldukça yakın akrabası olan; limon, misket limonu,
mandalina ve greyfurt gibi Citrus ailesine
ait bir meyvedir. Genellikle, herhangi bir tür portakal, lifli göbeği
içerisinde çekirdeklerini taşır, takip eden kısımlar meyvenin etini oluşturur
ve kalın, turuncu kabuk meyve ve çekirdekleri darbelere karşı korur. Portakal
bütün Citrus meyvelerinin en popüler
olanıdır ve küresel çapta, elmadan sonra, yetiştirilen ve tüketilen en popüler
meyvelerden biridir. Pek çok insan, güne bir bardak portakal suyu içerek başlar
ve portakallı tatlandırıcılar oldukça talep görmektedir.
Hindistan’ın güneyinde ve muhtemelen Ceylon Adası’nda
bulunan bazı türler, portakal ağaçlarının kökenini teşkil etmektedir. Bununla
birlikte, diğer daha küçük çeşitler, ülkenin kuzey doğusu ya da Bangladeş’te
kökenlerini bulur. Kuzey doğudaki çeşitler, 7000 yıl önceye uzanan geleneksel yiyeceklerde yerini bulur ve aynı çeşitler antik Hindistan’ın Veda yazınından
mesul Ari(Aryan) insanları tarafından da bilinirdi. Tatlılardan farklı olarak,
portakal kabuğu ve suyu, binlerce yıldır Hindistan’da yemekleri tatlandırmak
için kullanılır. Bazen pirinç ya da sebze yemeklerini tatlandırmak için
kullanılırdı. Arkeologlar ve tarihçiler, ilk milenyumun başlangıcında, Çinli
çiftçilerin; portakal, elma, incir ve diğer ağaçta yetişen meyveleri bahçe
halinde diktiği ve yetiştirdiğine inanıyorlar. Kuşkusuz, Zhou hanedanının
zirvesinde ve devletler birbirlerine karşı mücadele ederken, Çin’in pek çok ulu
idarecisi, meyve toplayıcılığının değil, bahçeciliğin erdemleri hakkında
yazılar yazıyorlardı. Portakal ve elma hususî olarak soylular arasında pek
muteberdi ve bahçıvanlar, efendilerine daha büyük, daha tatlı ya da daha
mükemmel şekilde yuvarlak olan meyveleri vermenin keyfini yakalamak için
birbirleriyle yarışıyorlardı.
Avrupa'ya İlk Adım
Avrupa’da portakalın ilk görülüşü Roma İmp. dönemine gider. Büyük ihtimalle ilk yüzyıl civarı, Roma tacirleri Perslerle irtibata geçtikleri
zamanlara tekabül eden bir dönemdir bu. Ayrıca Aksum Krallığı (günümüzde Etiyopya) denizcilerinin, Ceylon
ve Güney Hindistan’la ticaret yapmak için muson rüzgârlarını kullandığı
biliniyor ve bu M.Ö. 150’den Krallığın çöktüğü M.S.700’lere kadar sürdü. Portakal,
denizcilikle Güney Hindistan’ın Tamil Krallığından, Roma’ya taşındı ve
böylece, soylu ve asker sınıfından bu lüksü karşılayabilenler arasında oldukça
popüler oldu.
Batı dünyasında, portakallarla dolu ilk meyve bahçeleri,
M.S. birinci yüzyılda, Afrika’nın kuzeyinde, Libya’dan Fas’a kadar dikildi.
Başlangıçta sahipleri Romalı sömürgecilerdi, hizmette de köleler vardı ve bu
meyve bahçelerindeki portakalların çoğu kendini Akdeniz’in karşı kıyısında
buluveriyordu, gerçi en iyi üretim hala, Roma’nın elitleri için Hindistan’dan
gemilerle getiriliyordu. Altıncı yüzyılda Roma İmp. çökmesi ve İslam
Halifeliği’nin yedinci yüzyılda genişlemesinden sonra, bu ticaret yolları
kapandı ve Kuzey Afrika'daki, artık İslam lortları tarafından kontrol edilen
meyve bahçelerinin ticaret rotaları Bağdat ve Orta Doğu’ya doğru yeniden
şekillendirildi. Avrupa sınırları içinde, az sayıdaki Roma portakal bahçeleri,
köhnemiş harabelere dönüştü, ta ki orta çağ işi ele alana kadar.
Tatlı Portakal Doğuyor
Tatlı Portakal Doğuyor
On birinci yüzyıl civarında, altın çağlarını yaşayan İslâm Hilâfeti
Kuzey Afrika ve Güney İspanya yoluyla Avrupa’ya bir kez daha portakalı taşıdı
ve Pers diyarından getirilen tohumlar, Endülüs boyunca meyve bahçelerine
dikildi, ki bu durum, Güney İspanya, Güney Portekiz ve Kuzey Fas’ın bazı
kısımlarını içeriyor. Bu portakallar daha fazla pektin(asidik, ekşi) içerip ve daha önce
bilinen çeşitlerinden daha ince kabuğa sahiptirler ve parfüm için temel
oluşturan yağ, marmelât, komposto, likör yapımında kullanmak için mükemmel
portakallardı. Seville Portakalları hala bu çeşit portakalın özelliklerini
korumaktadır. Tatlı portakallar, (Daha önce mevzusu geçen turuncun tam
zıttıdır.) on altıncı yüzyılda, Portekiz tacirlerin Hindistan’a Ümit Burnu’nu
dolaşıp, yeni ir ticaret yolunu keşfetmelerinden sonra Avrupa’ya gelebilmiştir.
Ne yazık ki, Tamil Krallığından ilk portakalı Avrupa’ya getirenin kim olduğuna
dair bir kayıt mevcut değil. Lâkin biliyoruz ki, bu daha tatlı çeşitler Güney
Avrupa ülkelerinden Gürcistan’a kadar çok çabuk şekilde, bütün meyve
bahçelerine ekildi. Doğrusu pek çok Akdeniz dilinde tatlı portakal, “Portugal”
(Portekiz) olarak bilinir. Kelimenin diğer diller ve bizdeki
karşılığını ayrı bir başlıkta değerlendireceğim.
Yeni Dünya'yı Fethi
Yeni Dünya'yı Fethi
Juan Ponce de Leon |
Avrupa’ya gelişinden birkaç yıl sonra, İspanyol kâşif ve
fatihleri tarafında, aynı tatlı portakallar Amerika’ya taşındı. Lâtin
Amerika’da meyve bahçeleri 1493 yılında kuruldu. Florida’da ise La Florida’nın
İspanyol kâşifi, Juan Ponce de Leon tarafından kuruldu. Kayıtlar Ponce de
Leon’un Florida’ya yaptığı ilk gemi seyahatinin tarihi olan 1513’te portakal
ağaçlarının dikildiğini gösteriyor. Böylece gelecek nesil denizciler, iskorbüt
hastalığından kendilerini koruyabileceklerdi. Bugün Florida Eyaleti dünyada
portakal üretiminde ikinci sıradadır.
Portekiz kaşiflerinin ilk olarak ulaştıkları Güney Amerika'daki, Brezilya en çok portakalı üretme onurunu taşımakta ve
dünya portakal ihtiyacının yarısını tek başına karşılayarak bunu fazlasıyla hak
etmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder